DİYABET HASTALARINA GÖZ UYARISI
Acıbadem Sağlık, yaptığı uyarıda, diyabet göz sağlığını da olumsuz etkiliyor. Bu nedenle diyabet tanısı alan kişilerin rutin olarak görme ve göz dibi (retina) taramasından geçmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
İşte diyabet hastaları için bilinmesi gerekenler;
Genel Tanıtım
Acıbadem Sağlık Grubu hastane ve tıp merkezlerinde diyabet hastalığının tanı ve tedavisi için bütüncül bir yaklaşımla hizmeti veriyor.
Diyabet hastalığının yönetiminde kan şekeri kontrolü ve hastalığın komplikasyonlarına karşı önleyici tedavilerin yanı sıra, Diyabet Okulları aracılığıyla diyabet hastalarına diyabetle yaşam konusunda bilgi veriliyor ve eğitim çalışmaları yapılıyor.
Diyabet hastalığına bir takım ruhuyla yaklaşılan Acıbadem’de hastalar endokrinolog ve/veya iç hastalıkları hekimi, diyabet hemşiresi ve diyetisyenlerin oluşturduğu diyabet ekibi tarafından değerlendiriliyor; hastanın tıbbi durumuna ve yaşam tarzına uygun yaklaşımlarla tanı ve tedavi hizmeti sunuluyor.
Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir?
Şeker hastalığı, ya da diyabet (Diabetes Mellitus), pankreasın vücut için yeterli miktarda insülin üretememesi ya da ürettiği insülinin vücut tarafından etkili bir şekilde kullanılamaması sonucunda ortaya çıkan yüksek kan şekeri nedeniyle gelişen hastalık tür ve gruplarına genel olarak verilen isimdir.
İnsan vücudunun enerji ihtiyacı, alınan besinlerdeki karbonhidrat, protein ve yağlardan sağlanır. Bu besin öğeleri öğütülürken ortaya çıkan en önemli parçalardan birisi “glukoz” adı verilen basit şekerlerdir.
Glukoz vücudun tüm organları için en önemli besin kaynağıdır. Hücreler ihtiyacı olan glukozu, şekerin hücre içine girmesini ve glikojen olarak depolanmasını sağlayan ve pankreas bezi tarafından salgılanan insülin hormonu yardımıyla kullanır.
Diyabet bir kaç farklı türde görülebilir. Tip 1 diyabette vücudun doğal olarak insülin üretimi azalır. Tip 2 diyabet ile Gestasyonel diyabette ise vücut insülinin etkisine karşı direnç geliştirir. Bu iki durumun sonucunda kan şekerinin yükselmesi (hiperglisemi) durumu gerçekleşir. Henüz bütünüyle ortaya çıkmamış şeker hastalığı türüne ise gizli şeker ya da pre-diyabet adı verilir.
Belirtiler
Diyabet (Şeker Hastalığı) Belirtileri Nelerdir?
Hem Tip 1 diyabet hem de Tip 2 diyabet aynı uyarı işaretlerinden bazılarını paylaşırlar. Bunların arasında başta normal öğünlerin tüketilmesine rağmen hissedilen açlık ve yorgunluk gelir.
Hücrelerin glikoz almak için ihtiyaç duyduğu insülin vücut tarafından yeterli oranda üretilmezse veya hücreler vücudun ürettiği insüline karşı direnirse, glikoz alamayacağı için enerji kazanamaz. Bu da kişiyi normalden daha aç ve yorgun hissettirir.
Aşırı miktarda idrar üretimi de diyabetin akut belirtilerinin başında gelir. Bu durum hiperglisemiden kaynaklanır. Aşırı idrar üretimini dengeleme çabasının bir sonucu ve diyabetin bir başka belirtisi de susama ve günlük sıvı tüketimi ihtiyacının artmasıdır.
Vücut var olan sıvıları idrar ile uzaklaştırdığından, kalan faaliyetleri için çok daha az su ayırabilir. Buna bağlı olarak ağız kuruluğu ve kuru kalan ciltte kaşıntı hissedilir.
Vücuttaki sıvı dengelerindeki değişiklik, göz lenslerinin şişmesine neden olabilir. Şekli değişen lensler ise doğru odaklanmakta güçlük çekecek ve bulanık görmeye neden olacaktır.
Açıklanamayan ve planlanmayan kilo kayıpları ile kesik ve yaraların iyileşme süresinin normalden daha fazla olması da şeker hastalığının genel belirtileri arasındadır.
Tip 2 Diyabet Nedir?
Tip 2 diyabet, kandaki şeker seviyesinin (glikoz) çok yüksek olmasına neden olan ve oldukça yaygın bir durumdur. Ancak Tip 2 diyabetin belirtileri insanları her zaman kötü hissettirmediği için kolaylıkla fark edilmeyebilir.
Vücudun hücrelerinin normal olarak üretilen insüline karşı direnç kazanması, bu nedenle de kandaki şekerden faydalanamaması durumudur. Aşırı kilo, hareketsiz yaşam tarzı, stres, ailede şeker hastalığı görülmesi ve ilerleyen yaş Tip 2 diyabetin nedenleri arasındadır.
Normalde görülen aşırı susama, sık idrara çıkma ve yorgunluk gibi semptomların yanı sıra kalp ve sinirlerle ilgili ciddi sorunların ortaya çıkması ihtimalini arttırır. Tip 2 diyabet kişinin günlük yaşamını hayat boyu etkileyecek bir durumdur. Kontrol altına alınması için diyet değişikliği, ilaç kullanımı ve düzenli tıbbi kontroller gerektirebilir.
Tip 1 Diyabet Nedir?
Tip 1 Şeker Hastalığı, ya da Tip 1 diyabet, vücudun kan şekerini kontrol etmek için yeterli miktarda insülin hormonu üretememesi durumudur. Bunun sonucunda da kandaki şeker (glikoz) seviyesi çok yüksek değerlere ulaşır.
Tip 1 diyabette kan şekeri seviyesini kontrol altında tutmak için günlük insülin enjeksiyonlarına ihtiyacınız duyulur. Tip 1 diyabet genellikle küçük yaşta ortaya çıkar. Vücudun kendi bağışıklık sisteminin pankreasın insülin üreten hücrelerine saldırmasından kaynaklanır.
Tip 1 şeker hastalığı diyabetik ketoasidoza yani DKA'ya neden olabilir. DKA, vücutta ciddi insülin eksikliği olduğunda ortaya çıkar. Enerji için şeker kullanamayan vücut, bunun yerine vücutta bulunan depolanmış yağdan faydalanmaya başlar. Depolanmış yağ vücut tarafından kullanılırken geriye ketonlar adı verilen kimyasallar bırakılır.
Bu durum kontrol altına alınmazsa ketonlar kanda birikirler ve kanın asit değerini yükseltirler. Özellikle başta çocuklar olmak üzere Tip 1 şeker hastalığı olduğundan habersiz bireyler, DKA nedeniyle kötüleşmeden teşhis edilemeyebilirler. Bu nedenle DKA'nın belirtilerini ve semptomlarını hızlı bir şekilde tedavi edebilmek için tespit etmek önemlidir.
Bunlar arasında başta planlanmamış kilo kaybı gelir. Eğer vücut yiyeceklerden enerji alamazsa, bunun yerine enerji için var olan kas ve yağları yakmaya başlayacaktır. Beslenme ve hareket tarzını değiştirmeden kilo vermeye başlamanın nedeni budur. Vücudun yağ yakarken ortaya çıkardığı ketonlar mide bulantısı ve kusma hissi oluşturabilir. Ketonlar kanda hayatı tehdit edebilecek tehlikeli seviyelere kadar yükselebilir.
Gastasyonel Diyabet Nedir?
Gestasyonel diyabet yani hamilelikte şeker hastalığı, hamilelik öncesi yeterli insülin salgılayabilen pankreas hücrelerinin hamileliğin ilerlemesiyle birlikte yeterli insülin salgılayamamasından kaynaklanır.
Bu nedenle geçmişte şeker hastalığı belirtisi olmaması durumunda dahi hamilelik boyunca kan şekeri yükselebilir. Bu durum hamilelik bitiminde genellikle kendiliğinden düzelir. Ailesinde şeker hastası bulunanlar, 30 yaş üzerinde olanlar ve fazla kilolu olanlar hamilelikte şeker hastalığı riski taşırlar.
Gizli şeker nedir?
Normal şartlar altında bireyin kan şekeri düzeyi normalden yüksek olduğu halde şeker hastalığı tanısı koymaya yetecek değerde değilse bu durum gizli şeker ya da pre-diyabet olarak tanımlanır.
Yapılan araştırmalar sonucunda gizli şekeri olan kişilerde genellikle 10 sene içinde Tip 2 diyabet görüldüğü saptanmıştır. Gizli şeker hastalığının Tip 2 diyabete dönüşmesini engellemek ve geciktirmek için sağlıklı beslenmek ve daha hareketli bir hayat tarzı benimsemenin etkili yöntemler olduğu görülmektedir.
Tedavi Yöntemleri
Şeker Hastalığı (Diyabet) Tedavisi
Şeker hastalığı kronik bir hastalıktır ve kesin bir tedavisi yoktur. Ancak kan şekeri seviyesinin normal sınırlarda tutulabilmesi, hastalığın etkilerinin en aza indirgenmesi için önemlidir.
Bunun için hasta eğitiminin, hastanın kendi kan şekerini kontrol etmesinin, düzgün beslenmenin ve yeterli egzersizin uzun vadede ortaya çıkan komplikasyon riskinin azaltılması için önemi büyüktür.
Bunların yanı sıra diyabetten kaynaklanan yüksek kardiyovasküler hastalık riskini azaltmak için sigara kullanılmaması ve tansiyon ile kolesterol seviyelerinin kontrol altında tutulması zorunludur.
Tip 2 diyabet için antidiyabetik ilaç kullanımı ile Tip 1 diyabet için insülin tedavisi şeker hastalığının ilaçla kontrol altına alınması için kullanılan yöntemlerdir.
Normalde aşırı kilolu şeker hastalarına uygulanan gastrik bypass ameliyatı sonucunda kan şekeri seviyeleri 80 ile 100 oranında normale döndürülebileceği görülmüş olsa da yaygın olarak başvurulan bir çözüm değildir.
Çocuklarda Diyabet
Vücudun beslenme kaynağı olan şekerin dengelenmesindeki önemli hormonların başında insülin geliyor. Şeker hastalığı yani diyabet, bu hormondaki bozulmalara bağlı olarak görülüyor.
Genellikle yetişkin hastalığı olarak bilinse de son dönemlerde, konuyla ilgili farkındalığın da artmasıyla, çocuklarda da tespit edilebiliyor.
Diyabet; Tip 1 ve Tip 2 olarak ikiye ayrılıyor. Eskiden “insülin bağımlı diyabet” olarak adlandırılan Tip 1 diyabet hastalığında kan dolaşımındaki şekerin dokulara girişini sağlayan insülin hormonunun üretildiği pankreas hücrelerinde hasar söz konusu oluyor.
Tip 2 diyabet ise, dokuların insülin hormonuna karşı duyarsızlaşması, bu nedenle kan dolaşımındaki şekerin dokulara girememesi sonucu oluşuyor.
Çocuklarda Diyabetin Nedenleri
Çocuklarda görülen şeker hastalığına neyin sebep olduğu tam olarak bilinmiyor. Ailede diyabet hastası olan bireyler varsa bile, çocuklar diyabete yatkın olabilir. Fakat bu genetik miras her çocukta diyabete yol açmaz.
Pankreasın, insülin üretmeye yardımcı olan hücrelerinde bağışıklık sisteminden kaynaklanan sorunların meydana gelmesiyle oluşan tahribat nedeniyle tip 1 diyabet ortaya çıkabiliyor.
Tip 2 diyabet ise daha ziyade erişkinlik çağında görülmesine rağmen nadiren çocuklarda da ortaya çıkabiliyor. Tip 2 diyabete yatkınlığı olan çocuklarda özellikle aşırı kiloluluk ve yetersiz fiziksel aktivite diyabet hastalığının ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
Çocuklarda Diyabetin Belirtileri
İnsülin hormonunun dahil olduğu süreçlerdeki bozulmadan kaynaklanan diyabet, çocuklarda bir takım belirtilerle ortaya çıkıyor. Bunlardan bazıları:
İdrar miktarındaki artış, yatak ıslatma Aşırı miktarda susama ve su tüketimi Ağız kuruması Aşırı açlık hissi Yorgunluk Kilo kaybı Sinirlilik hali ve depresyonBunlarla beraber, tedavi edilmeyen veya tedavisi aksayan diyabetli çocuklarda diyabetik ketoasidoz adı verilen, kan şekerinin aşırı yükselmesinden kaynaklanan bir tablonun yaratacağı bulgulara da rastlamak mümkün:
Bilinç bulanıklığı veya kaybı Derin ve hızlı nefes alma Cilt kuruluğu Karın ağrısı Kusma Nefeste meyve veya aseton kokusu Diyabetik ketoasidoz tablosu belirtilerinin ortaya çıkması halinde bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.Çocuklarda Diyabetin Tanı Yöntemleri
Diyabet kolaylıkla teşhis edilebilen bir hastalık değildir. Genelde aileler çocuklarında diyabet hastalığından şüphelenmedikleri için farklı sağlık sorunlarıyla doktora başvururlar.
Yapılan testler sonucunda çocuğun tokluk kan şekeri 200, açlık kan şekeri de 126 miligramın üzerinde çıkıyorsa, HbA1c testi (hemoglobin A1c testi; son üç aylık dönemde ortalama kan şekeri seviyesinin tespit edilmesini sağlayan bir test) seviyesi 6, 5’in üzerindeyse hekim diğer bulguları da göz önünde bulundurarak çocuğa diyabet teşhisini koyabilir. Bu testler bazen birden fazla kez tekrarlanabilir.
Eğer hekimin istediği testler tanı koymak için yeterli değilse o zaman şeker yükleme testi denilen bir test yapılır. Bu test, çocuğa özel hazırlanmış bir sıvı içirilerek yapılmaktadır. Sıvı içiminden 2 saat sonra ölçümler yeniden yapılarak çocuğa net bir teşhis konulabilir.
Çocuklarda Diyabetin Tedavi Yöntemleri
Dünyada birçok ülke çocuklarında görülen diyabet, son zamanlarda ülkemizde de en çok görülen çocuk hastalıklarının başında gelmektedir.
Çocuklarda gelişen şeker hastalığı iyileştirilebilen bir hastalık değildir. Bu yüzden çocuğun ömür boyu dikkat etmesi ve hastalıkla ilgili önlemler alması gerekmektedir.
Genellikle Tip 1 diyabete sahip olan çocuklar için insülin tedavisi öngörülmektedir. Fakat, bununla beraber, hekim tarafından uygun görülen bir ilaç tedavisine de başlanabilir. Tedavi ile birlikte çocuğun yaşam standartlarına da paralel olarak beslenme değişikliği ve düzenli egzersiz yapılması önerilmektedir.
Yine, Tip 2 diyabet tedavisi de Tip 1’in tedavisi ile aynı yöntemleri izleyebilir. Çocuğun insülin direncini kontrol altına alabilmek için beslenme düzeninin değiştirilmesi ve düzenli egzersizler tavsiye edilmektedir.
Özellikle insülin kullanan hastaları olmak üzere diyabet hastalarının hekimlerin tavsiye edeceği şekil ve sıklıkta ev ortamında kan şekeri takibi yapmaları ve belirli periyodik aralıklarla muayeneye gelmeleri de hastalığın kontrol altına alınmasında oldukça önemli.
Periyodik takipler diyabet hastalarında, toplumun geri kalanına göre sık görülen böbrek ve göz hastalıkları için rutin kontrollerin yapılması açısından da büyük önem taşıyor.