İYİ Partili isimden Akşener’e sitem: Biz ‘Ana’ya güvendik ama...

İYİ Parti’den istifa edeceği konuşulan Ali Kıdık, sosyal medya hesabı X’ten yaptığı açıklamada, Genel Başkan Meral Akşener’e sitem etti. Kıdık, Akşener’e “ana” benzetmesi yaparak, “Biz ‘Ana’ya güvendik. Ama ‘Ana’ kötülere kulak verdi" dedi.

İYİ Parti içindeki ittifak krizi istiaları devam ediytor. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) İYİ Parti Grup Başkanvekilliği görevinden istifa eden ve daha sonra aynı göreve yeniden seçilen İbrahim Özkan, sosyal medya hesabından kendisiyle birlikte beş üyenin daha İYİ Parti'den istifa ettiğini duyurdu.

 

Öte yandan İYİ Parti İstanbul İl Teşkilatı Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kıdık'ın da istifası konuşuluyordu.

 

 

"ANA KÖTÜLERE GÜÇ VERDİ"

İstifa söylentilerinin odağındaki Ali Kıdık, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e yönelik eleştirilerde bulundu. "Ana" benzetmesi kullanarak Akşener'e sitem eden Kıdık, "Biz 'Ana'ya güvendik. Ama 'Ana' kötülere kulak verdi. 'Ana' kötülere yol verdi. 'Ana' kötülere güç verdi" ifadelerini kullandı.

 

PARTİ İÇİNDEKİ OYUNLAR

İYİ Parti Genel Merkezi'nde oyunlar oynandığını iddia eden Kıdık, "Oyun oynamakta, tezgah kurmakta, hakka girmekte öylesine maharetlilerdi ki, sonradan cesurları oynayanlar, gerçek emektarların kanına, hakkına girmeyi başardı. İyilikle yürüyenler, kötülüğün girdabında öğütülmeye başlandı" dedi.

 

Yaşanan sürecin göz göre göre geldiğini belirten Kıdık, "Tek bir işaretle yola çıkan inanmışlarla, kapı arkalarında saklanıp, fırtınanın dinmesini bekleyen korkaklar arasındaki tercih, 'İYİ'leri kahredip, kötüleri güldürdü" diye yazdı.

 

"Milyonlarca vatandaşımızın umudu can çekişiyor. Feryadımız bundandır" diyen Ali Kıdık'ın açıklaması şöyle; “Aziz milletimizin bilgisine; Biliyorum ki, ‘İYİ Parti’de neler oluyor?’ diye merak ediyorsunuz. Dilim döndüğünce anlatmak, canımdan çok sevdiğim milletime karşı bir namus borcudur. En başından şunu söylemem gerekir ki İYİ Parti kuruluşuna geliş sürecinde ve kuruluşundan bu güne kadar her adımında emeğim var.

 

Bundan yedi yıl önce tertemiz yüreklerle, inanmış ve gözünü budaktan sakınmayan bir avuç cesur olarak yola çıktık. Engellenen, yaftalanan, iftiraya maruz kalan, işiyle/aşıyla tehdit edilen Anadolu’nun kavruk çocuklarıydık. İnandık. Lider ol dedik. ‘Ana’ yerine koyup, ‘Analar devlet, oğullar ordu kursun’ şiarıyla, çetin yolları yürüdük. Yurdun her köşesine iz bıraktık. Gül bahçesinde olmadığımızı biliyorduk. İktidarın yolumuza ördüğü engellerle, zorluklarla boğuştuk. Birçok arkadaşımız parasızdı. Ama yüreklerindeki zenginlikle, muktedirlerin serveti boy ölçüşemezdi. Tek bir hedefimiz, iddialı bir sözümüz vardı: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

 

İki yumruk arasında sıkışmış milletimize umut verebilmek için, yeni bir yol açmaya çalıştık. Bedeller ödeyerek yürüdüğümüz o tertemiz yolu yarıladığımızda, kapı arkasından bizi gözleyenleri fark ettik. Cesaretsizlerdi. Dudaklarını kemirerek izledikleri cesur bir yürüyüşü risk almadan, uzaktan takip ettiler. Sesimiz yankı buluncaya kadar, gücümüz muktedirleri korkutmaya başlayıncaya kadar beklediler. Sonra saklandıkları kapı arkalarından çıktılar. İYİ Parti milletimize umut olunca, ardına saklandıkları perdeleri kaldırdılar. Korkakça davranıp, elini taşın altına koyamayanlar, ödenmiş bedeller üzerinden siyasi servet edinebilmek için kolları sıvadılar. Aramıza sızıp, emek harcayanlara omuz ata ata yürümeye başladılar. Yüzsüzlerdi. Arsızlardı. Vicdansız ve hesapçılardı.

 

Öyle oyun oynadılar ki, genel merkez koridorlarını, milletin iyi ve cesur evlatları için geçilmez hale getirdiler. Oyun oynamakta, tezgah kurmakta, hakka girmekte öylesine maharetlilerdi ki, sonradan cesurları oynayanlar, gerçek emektarların kanına, hakkına girmeyi başardı. İyilikle yürüyenler, kötülüğün girdabında öğütülmeye başlandı. Evet, ‘İçimizdeki İrlandalıları’ biliyorduk. Ama anamıza güvendik. Yürüdüğümüz yolun her birimize verdiği ‘hakka’ güvendik. Ama ‘Anamızı’ bu kadar kolay şaşırtacaklarına, hataya sürükleyebileceklerine ihtimal vermedik. Yaptılar. Başardılar. Ve günün sonunda, makus talih galip geldi: Kötülük İYİ’leri yendi. 

 

İçimiz yanarken, hatalar görülecek, telafi edilecek diye umudumuzu koruduk. Ama bitmediler. Kötülerin, yine emek hırsızlarının, at hırsızlarının ardı arkası kesilmedi. Her yeri sardılar ve ‘İYİ’lere geçit vermediler. Kötülük o kadar hızla büyüdü ki, iyilerin emeklerinin heba edildiği karanlık bir sokakta bulduk kendimizi. Oysa, sadece iyileri dinlemek yetecekti.

 

Kötüleri hinliklerine hapsetmek yetecekti. Olmadı. ‘Ana’ya güvendik. Sadakatimizden taviz vermedik. Ama her defasında aidiyeti sorgulanan, Her defasında itilip kakılan, her defasında yeniden test edilen, biz olduk, ‘İYİ’ler oldu.   Biz ‘Ana’ya güvendik. Ama ‘Ana’ kötülere kulak verdi. ‘Ana’ kötülere yol verdi. ‘Ana’ kötülere güç verdi. 

 

Ve işte bugün yaşadığımız kötü günler, göz göre göre, böyle böyle geldi. Tek bir işaretle yola çıkan inanmışlarla, kapı arkalarında saklanıp, fırtınanın dinmesini bekleyen korkaklar arasındaki tercih, ‘İYİ’leri kahredip, kötüleri güldürdü. Binlerce kardeşimizin emeği, milyonlarca vatandaşımızın umudu can çekişiyor. Çaresizliğimiz bundandır. Feryadımız bundandır. İsyanımız bunadır. Gerisi laf-ı güzaftır!”