Velilerin ve öğrencilerin aklındaki soru: Üniversite de önü açık bölüm var mı?
İşte, Danismanim.org iç Anadolu bölge direktörü Murat Ataşçı’nın konuyla ilgili açıklaması:
“ Eğitim hem bir hak hem de bir sorumluluk. Geleceğimizi yönetmek istiyoruz. Belirsiz bir hayattan uzak kalmamızın yollarından biri de iyi bir eğitim almak.
Gelecekte refah düzeyim nasıl olacak ya da sevdiklerimizin çocuklarımızın refahını koruyabilecek miyiz ? Bu problemi çözebilmek için şimdilik bildiğimiz en kestirme yol onların iyi bir eğitim almalarını sağlamak. İyi bir doktor, mühendis veya avukat olursa geleceğini “kurtarır” diye düşünüyoruz.
Her ne kadar motivasyonumuz belirsizliği yenmek olsa da eğitim sektörü de kendi içinde belirsizlikleri taşıyor. Mesela öğretmenlik eğitimi alanlar atanamıyoruz diyorlar. Her mühendis iş bulamıyor. Üniversite okuyanların çok az bir kısmı kendi bölümleri ile ilgili işlerde çalışıyorlar.
Peki o zaman bu bir hayal mi. Üniversite okumamalı, eğitimi bir kenara bırakıp bir zanaata mı yönelmeli diye düşünenlerimiz de hiç de azınlıkta değil. Her yıl üniversite sınavına giren öğrencilerin sayısı artsa da sınava hazırlık için kurumlara giden öğrenci sayıları her sene düşüş gösteriyor. Bu bir anlamda “okusam ne olacak ki” sorgulamasının da bir tezahürü.
Bu sorunun cevabı belki de aldığımız eğitimi de sorgulamaktan geçiyor. Önünüzde onlarca cv varken iletişim kurmayı bilmeyen birini işe alır mısınız. Ya da organizasyon becerileri gelişmiş biri sizi de etkilemez mi.
Evet dünya değişti ve değişmeye de devam ediyor. Sadece temel bilimleri bilerek ya da diploma sahibi olarak bir yerlere gelme dönemi kapanıyor. Hala üretmeye devam ediyoruz demekki çalışana hala ihtiyaç var. Ama diploma yeterlilik seviyesinden gereklilik seviyesine indi diyebiliriz.
İnsani yetenekler problem çözme becerilerimiz iletişim becerilerimiz diplomanın yanında kullanacağımız beceriler ve bu becerilerin eğitimini ihmal ederek hocam hangi bölümün önü açık demek başını kuma gömmekten farksız.
Sıklıkla kullandığımız bir cümle “kendini geliştirmelisin” oluyor. Ama bu temel becerilerin nasıl geliştirileceği konusunda her eğitim kurumu yeterli olanakları sunmuyor. Öğrenci kendi başına öğrenmeye zorlanıyor ve maalesef bu da gerçekçi bir strateji değil.
Vakıf üniversitelerinin bilimsel yayın, patent başvurusu öğrenci memnuniyeti gibi alanlarda devlet üniversitelerini geçiyor olması şüphesiz günümüzün gerekleri konusunda daha hızlı hareket edebilmelerine dayanıyor.
Özgüveni gelişmiş olan bireyler yenilikçi olabilir ve toplumu ileriye taşıyabilirler. Eskilerden kalma müfredatı ezberleyerek bir yerlere gelmek mümkün olmadığı için her bölümün önü kapalı ve tüm bölümlerin önü açık.”