WWF-Türkiye'den iklim dostu kentler için yerel yönetim adaylarına çağrı
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), 31 Mart yerel seçimleri öncesi doğayla uyumlu bir yaşama kavuşmak için tüm belediye başkan adaylarına yönelik taleplerini açıkladı. İklim krizi ve doğal afetlere dirençli, sürdürülebilir kentler oluşturmada belediyelerin önemli rol oynadığını belirten WWF-Türkiye, seçimi kazanacak adayları “iklim dostu kent” kavramını tam anlamıyla hayata geçirmeye davet ediyor.
Yerel yönetimlerin iklim dostu kentler oluşturmada önemli bir role sahip olduğunun altını çizen WWF-Türkiye, doğayla uyumlu, sürdürülebilir ve dayanıklı kentler için yerel seçimlerin ardından yönetime gelecek karar alıcılara yönelik, iklim kriziyle mücadele alanında hayata geçirilmesi gereken talepleri şu şekilde sıraladı:
İklim kriziyle mücadele ulaştırmadan altyapıya, kent planlamasından sosyal desteklere bütün çalışma alanlarının merkezine oturtulmalı
Türkiye nüfusunun yüzde 77'si kentlerde yaşıyor. Bu durum özellikle ülkemizde kentleri iklim krizine karşı en hassas yaşam alanları haline getiriyor. İklim krizine neden olan emisyonların azaltılması ve bunun için fosil yakıt kullanımından uzaklaşılması, yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasından enerjiyi verimli kullanan binalara, raylı sistemlerden kent planlamasına bir dizi alanda dönüşümü gerektiriyor. Bununla birlikte, iklim krizinin etkilerine karşı hassas konumda olan kişilerin (örn. düşük gelirli gruplar, ileri yaştaki bireyler, çocuklar vb.) sağlık, enerji, su vb. ihtiyaçları gözetilmeli.
İklim riskleri haritalandırılarak kırılgan gruplar belirlenmeli
Türkiye'de iklim krizinin etkilerinin şiddeti ve sıklığı her geçen yıl daha da artıyor. Sıcaklık rekorları kıran yaz ayları ileri yaştaki bireyler ve çocuklar için giderek artan sağlık riskleri oluşturuyor. Azalan yağışlarla birlikte suya erişim güçleşiyor. Ani ve aşırı yağışlar sel ve taşkınlara yol açıyor. Kentin bu gibi risklere hangi bölgelerde ne ölçüde maruz kalabileceğine ve bu risklerin en fazla kimleri etkileyebileceğine yönelik bilimsel verilerle desteklenmiş öngörü çalışmaları yapılmalı.
Doğa temelli çözümler önceliklendirilmeli
Yeşil çatılar, kent çevresindeki doğal alanları birbirine bağlayan yeşil koridorlar, kent ormanları, yağmur bahçeleri, kent içindeki akarsuların beton kanallardan kurtarılıp doğal dokusuna kavuşturulması gibi çözümler kentin serinletilmesi, suyun depolanması, taşkın riskinin azaltılması gibi bir dizi fayda sayesinde iklim krizine uyumu kolaylaştırır; direnci artırır. Bunların yanında hava kalitesinin artması, kent sakinleri için çekim alanları oluşturulması gibi sosyal kazanımlar sağlar. Son olarak, doğal alanlar yutak işlevleriyle karbondioksit emisyonlarını da engeller.
Kentin karbon ayak izi hesaplanmalı ve azaltmaya yönelik bilim temelli hedefler belirlenmeli; hedefler somut ve sayısallaştırılmış eylemlerle desteklenmeli
Enerji dönüşümü önceliklendirilmeli
Başta kamu binalarının çatılarına yapılacak güneş paneli uygulamaları olmak üzere ekolojik denge ve yerel halkın ihtiyaçları açısından çatışma yaratmayacak alanlarda yenilenebilir enerji üretim kapasitesi güçlendirilmeli.
Yeni binalar ve tadilat gerektiren binaların çatılarına güneş paneli uygulanması teşvik edilmeli ve kademeli olarak zorunlu hale getirilmeli.
Enerji çözüm masaları kurularak, vatandaşlara ve yerel işletmelere enerji tasarrufu konusunda rehberlik sağlanmalı.
Enerji yoksulluğuyla mücadele edilmeli: Düşük gelirli grupların enerjiye erişimini güvence altına alacak destekler geliştirilmeli.
Yenilenebilir enerji projelerine yönelik izin süreçleri kolaylaştırılmalı.
Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği uygulamalarına yönelik eğitim programları geliştirilerek istihdama ve teknik kapasite gelişimine katkı sağlanmalı. (Ayrıntılı bilgi için “Enerji dönüşümünde belediyelerin rolü: 6 fayda, 6 adım” başlıklı bilgi notundan yararlanılabilir)
İklim eylem planları plan olarak kalmamalı
Yukarıdaki 5 maddede anlatılan konularda somut eylemler içeren planlar takip edilmeli, hedefler gözden geçirilmeli ve uygulama durumu halka açık şekilde raporlanmalı.
WWF-Türkiye Hakkında:
1975 yılında Doğal Hayatı Koruma Derneği'nin kurulmasıyla 49 yıl önce çıktığımız doğa koruma yolunda bugün WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) olarak 100'den fazla ülkede faaliyet gösteren WWF (World Wide Fund for Nature) ağının bir parçasıyız. WWF'in küresel çalışma alanları Denizler, Yaban Hayatı, Tatlı Su, İklim Enerji, Ormanlar, ve Gıda ve Tarım olmak üzere altı ana alanda ve bu alanlarla bağlantılı olarak Eğitim, Plastik gibi başlıklarda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.Doğa tahribatı, iklim değişikliği, doğal kaynakların aşırı tüketimi, kirlilik, yasadışı avcılık gibi insan kaynaklı sorunlarla mücadele ederek doğal yaşam alanlarının azalması ve türlerin kaybıyla sonuçlanan tehditleri durdurmayı amaçlıyoruz. Doğada tür ve alan kaybının olmadığı, ayak izimizin azaltılarak doğal kaynakların sürdürülebilir kullanıldığı ve insanın doğayla uyum içinde yaşadığı bir gelecek için çalışıyoruz.