YENİ EKONOMİ PAKETİ YİNE SINIFTA KALDI
Hatipağaoğlu, “Yeni ekonomi paketiyle sayın Nebati bize bir kez daha dağın fare doğurduğunu gösterdi. Yapılan açıklamaların, alınan kararların hiçbir temeli ve mantıklı bir düzlemi yok. Son 3 yılda açıklanan bu 4. ekonomi paketinin de içi boş çıktı. Bu kararların hiçbiri iş dünyasında ya da vatandaşta heyecan yaratmadı. Dahası enflasyon ve hayat pahalılığıyla mücadeleyi de tamamen üzerilerinden atıp vatandaşın göreviymiş gibi lanse ettiler. Nitekim salondaki enerji ve zoraki alkışlardan da kimsenin tatmin olmadığını net şekilde gördük.” dedi.
“Yastık altındaki altınlar talep edilerek ekonomiye kazandırılamaz, önce güven verilmeli”
Yastık altındaki altının piyasaya kazandırılmasına dair açıklamaların temelsiz ve anlamsız olduğunu söyleyen Hatipağaoğlu, “Yastık altında 5 ton altın var ve bunun piyasa değeri 280 milyar dolar, biz bu altınları ekonomiye kazandıracağız deniliyor. Öte yandan sayın Nebati açıklamalarında bir itirafta da bulundu. Bundan önceki çalışmalar bütüncül değil, münferitti. Şimdi biz bunları bütüncül hale getiriyoruz dedi. Bütüncüllükten kastı ise bankaların yanına, elektronik platformaları ve kuyumcuları da eklemek. 1 Mart’tan itibaren 81 ilde en az 1500 kuyumcu yastık altındaki altınları toplamakla mükellef olacakmış. Sayın Nebati şunu gözden kaçırıyor. Eğer siz hükümet olarak ekonomik gelişmelerle ilgili vatandaşa doğru bilgi vermiyorsanız, şeffaf değilseniz, hesap vermiyorsanız vatandaş size güvenmez. Türkiye’de yastık altında olduğu idda edilen altınların, ekonomiye “talep” edilerek kazandırılması mümkün değildir. Bundan önce birçok kez bu istendi. Vatandaş değil bu altınları devlete vermek, altın tasarrufunu giderek artırır. Çünkü vatandaş parasının pul olmasından korkuyor. Enflasyon 50’nin üzerine çıkmışken, dolar 13,5 TL iken vatandaş altınını devletin işaret ettiği mercilere vermez. Bu altınlar yastık altında durmaya devam edecek. Çünkü Ak Parti hükümeti ve aynı zamanda Sayın Nebati, ihracatın, ekonomik büyümenin, ekonomik canlanmanın, üretim artışının en temelinde güven olduğunu gözden kaçırıyor. Siz bu güveni kaybettiniz, hukukun üstünlüğü konusunda vatandaşın ciddi tereddütleri var, yarın bu altını verirsem el koyabilirler endişesi var. Bu nedenle kimse altınlarını vermez.” ifadelerini kullandı.
“Kredi paketi vatandaşa ulaşmıyorsa bir anlamı yoktur”
Kredi Garanti Fonu’nda geçilen yeni uygulamaya da değinen Hatipağaoğlu, “Sayın bakan yeni bir uygulamaya geçiyoruz, yatırım destekleri, ihracat destekleri ve işletme destekleri vereceğiz dedi. 60 milyar TL’lik bir kredi paketinden bahsediliyor. Biliyorsunuz bu da geçtiğimiz yıllarda birçok kez yapıldı. Ancak verilen bu kredilerin nereye gittiği asla araştırılmadı ve bilinmiyor. Her türlü polisiye önlemi ve denetimi alarak Kredi Garanti Fonu’ndan verilen kredilerin yanlış yerlere gitmesini engelleyeceklerini söylüyorlar. Eğer destekler öncekilerde olduğu gibi vatandaşa ulaşmıyorsa kredi paketinin büyüklüğünün de bir anlamı yoktur.” dedi.
“Birlikten Berekete uygulamasını yeni bir fikir gibi anlatıyorlar, dünyadan haberleri yok”
Birlikten Berekete platformuyla vatandaşlar piyasadaki fiyatları kontrol edip karşılaştıracaklarını açıklayan Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’ye karşı Hatipağaoğlu şunları söyledi: “Mobil uygulama sayesinde en uygun ürün neredeyse oradan alışveriş yapılacakmış. Bu açıkça enflasyonla biz mücadele edemiyoruz ve denetleyemiyoruz, vatandaş bunları bizim yerimize yapsın demektir. Sayın Bakan farkında değil ancak vatandaş uzun zamandan beri mahalle mahalle gezerek fiyatları karşılaştırıyor ve buna göre alışveriş yapıyor. Üstelik yeni bir buluş gibi anlattığı platformun benzerleri yıllardır yayında, dünyadan haberlerinin olmadığını yine tescillediler. Vatandaş bunlardan faydalanıyor.”
“Enflasyonla mücadele timi kurmak yerine, ekonomi politikalarınızı gözden geçirin”
Enflasyonla mücadele timi kurulmasının da çok çarpık bir karar olduğunu söyleyen Hatipağaoğlu, “Denetimde bir aksaklık olduğu malum ancak asıl sorun fiyatlarda değil, milletimizin uygulanan yanlış ekonomi politikalarıyla fakirleştirilmesinde. Vatandaşı hayat pahalılığına katlanmak zorunda bırakmak yerine politikaların yanlış olduğunu kabul etmek gerekir. Bu politikadan vazgeçtiğinizi açıklayarak, daha gerçekçi politikalarla hayat pahalılığını indirmeye çalışacaksınız. Başka bir yöntemi yok. Serbest piyasa koşullarında market market dolaşıp fiyat kontrolü yapmanın hiçbir anlamı yok. Piyasanın temel kuralları vardır. Burada en belirleyici şey fiyattır. Fiyatlar yanlış oluşuyorsa bu tamamen yanlış politikaların sonucudur. Neden böyle olduğunu görmezden gelip sonuca odaklanmak doğru değildir.” ifadelerini kullandı.
“Vatandaşın reel geliri, enerjideki reel fiyatlardan önemlidir”
Hatipağaoğlu, “Türkiye’deki elektrik ve doğalgaz fiyatları reel fiyattan düşükmüş ve devlet sübvanse ediyormuş. Lütfen bunu vatandaşa anlatın bakalım. Vatandaş ödediği faturaya bakıyor. Bir önceki aya göre katlanan faturalarda nasıl bir sübvansiyondan bahsediyorsunuz? Sayın bakan elektrik ve doğalgazın reel fiyatlarını veriyor ama vatandaşın eline geçen reel gelirden bahsetmiyor. Acaba vatandaşın reel geliri bu maliyetlerle karşılaştırıldığında nerede kalıyor? 4253 TL yapılan asgari ücret bile daha işçinin eline geçmeden eridi.” dedi.
“Fiyatların düşmesini bırakın, maliyet enflasyonun artışı vatandaşı daha çok üzecek”
KDV oranının düşürülmesininin vatandaş nezdinde hiçbir karşılığı olmayacağını söyleyen Hatipağaoğlu, “Açıklanan yeni programda deniliyor ki, enflasyonla mücadelede para politikası yerine maliye politikası benimsenecekmiş. Böylece fiyat indirimleri olacağına inanıyorlar. Yani sayın Cumhurbaşkanının telekonferansla bağlanıp söylediğine göre KDV fiyat artışları içerisindeki en önemli unsuralardan bir tanesi. Bu hiç anlaşılır bir şey değil. Enflasyonla mücadelede KDV üzerinden işlemler yapmak kısa sürede vatandaş için anlamlı olsa da maliyet enflasyonu açısından hiç olumlu sonuçlar doğurmaz. Türkiye’deki en büyük sorun üreticinin karşı karşıya olduğu maliyet enflasyonudur. Ciddi ekonomi politikaları uygulamadan KDV’yi düşürmek mantıklı değildir. Çünkü üreticilerin baktığı şey KDV değil, tamamen ham madde bazlı enflasyonist ortamdır. Üretim enflasyonu ve ara mal fiyatlarındaki artış gerçek problemimiz olmalıdır. KDV’yi bugün belli bir süre düşürdüğünüzü söylersiniz ancak yarın mecburen yine artırırsınız. Kaldı ki KDV sadece temel gıda maddelerinde düşürüldü. Madem burada adım atmak istiyorsunuz Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve Özel İşletim Vergisi’ni kaldırın. Deprem sonrasında hayatımıza giren ve artık temel bir vergi kalemi olan bu vergileri kaldırın. KDV’nin 8’den 1’e düşürülmesi bir fayda sağlamayacak, bunu pazartesi günü ürün etiketlerinde yine acı bir şekilde göreceğiz.” dedi.