|
||
40 YAŞ SONRASINDA BU HASTALIK RİSKİ ARTIYOR | ||
Kalp damar hastalıkları riski özellikle 40 yaşından sonra artıyor. Bu nedenle 40’lı yaşlardan itibaren kalp hastalıkları açısından ayrıntılı kontrollerinizi ihmal etmeyin. | ||
SAĞLIK Haberi | ||
|
||
|
||
Kalp damar hastalıkları riski özellikle 40 yaşından sonra artıyor. Bu nedenle 40’lı yaşlardan itibaren kalp hastalıkları açısından ayrıntılı kontrollerinizi ihmal etmeyin. Acıbadem Sağlık, kalp ve damar hastalıkları ile ilgili önemli uyarılarda bulunarak, kişilerin dikkat etmesi gerekenleri tek tek sıraladı. İşte kalp damar hastalıkları ile ilgili bilmeniz gerekenler; Bazen kalbi besleyen damarlarda ya da kapaklarında, bazen de kalbin hiç beklenmedik bir yerinde oluşan küçük bir sorun hayatınızı etkiler, hatta kimi zaman belirler. Yarattığı ciddi sonuçlar itibariyle, erken teşhisi çok önemli olan kalp hastalıkları arasında en sık görülenler ve tedavi yöntemlerine buradan ulaşabilirsiniz: Kalp Nerede? Kalp, bir pompa gibi, kanı dokulara dağıtma görevi gören, yoğunlukla kas ve bağ dokusundan oluşan, yaklaşık yumruk büyüklüğünde bir organdır. Kalp göğüs kafesinin altında, diyaframın üzerinde akciğerlerin arasında sol tarafa biraz daha yakın bir konumdadır. Kalp Damar Hastalıklarında Ortaya Çıkan Önemli Durumlar Kalp damar hastalığı 4 farklı şekilde kendini belli ediyor Kalp Krizi Kalp krizi, kalp damarının aniden tıkanması sonucu oluşuyor. Toplumda yıllık görülme yüzdesi 0.6’dır. Kalp krizi belirtileri arasında; hastanın göğsünde yanma, baskı ve sıkışma hissi bulunuyor. Bu şikayetlerin çeneye ve kollara doğru yayılması da söz konusu olabiliyor. Bulantı ve kusmaya soğuk terlemenin eşlik etmesi tanının güçlenmesini sağlıyor. Şikayetler aniden başlıyor. Hastanın bulunduğu yerden, zamandan ve aktivitesinden bağımsız gelişiyor. Şikayetler 30 dakikadan fazla sürüyor. Bu durumdaki kişilerin, derhal bir ambulansla en yakın kalp merkezi veya hastanenin acil servisine götürülmesi gerekiyor. Hayati tehlike söz konusu olduğu için bu durumda en etkili müdahale, hastanelerde yapılabiliyor. Ancak riski büyük olsa da, her kalp krizi ölümle sonuçlanmıyor. Kalp Krizi Öncesi Durum Pıhtı tarafından tıkanmaya meyilli, tıkanan, kendiliğinden açılan kalp damarı bulunuyor. Bu durumun yarattığı şikayetler kalp krizi ile aynı. Ancak şikayetlerin şiddeti daha az olabileceği gibi, şikayetlerin süresi de gün boyu devam edebiliyor. Bu durum acil müdahale gerektirdiği için hastaların en yakın acil servise götürülmesi öneriliyor. Egzersizle gelen göğüs ağrısı: Herhangi bir iş yaparken gelen baskı şeklindeki göğüs ağrısı da, kalp damar hastalığının belirtilerinden biri. Yürürken, merdiven ve yokuş çıkarken, yemek sonrası veya soğuk havalarda yürürken göğsünüzde baskı, yanma, ağırlık hissi oluşabiliyor. Bu ağrının özelliği yürümeyi bıraktığınız an azalması ve kendiliğinden (5 dakikadan kısa bir süre içerisinde) kaybolmasıdır. Bazı durumlarda ise bazen sol omuz, sol kolun iç kısmı, boyun ya da alt çene ve sırttaki kürek kemiklerinin arasına da yayılabilmesi veya öncelikle bu bölgede hissedilebilmesidir. Nedeni ise, kalp damarınızda yavaş yavaş oluşan daralmadır. En kısa sürede hekime başvurarak uygun tedavinin başlanması çok önemlidir. Ani Ölüm Beklenmedik bir şekilde şikayetlerin başlamasından sonraki 1 saat içinde gerçekleşen ölüm olarak tanımlanıyor. Tüm ölümlerin yüzde 12’si ani ölüm şeklinde gerçekleşiyor. Ani ölümlerin yarısı da kalp ve damar hastalıklarına bağlı nedenlerle ortaya çıkıyor. Özellikle de kalp krizinin payı oldukça yüksek. Kalp kriziyle sonuçlanan hastalığın belirtilerinin başında birden başlayan göğüste baskı, yanma, ağırlık ve sıkıntı hissi geliyor. Sonrasında bunlara soğuk terleme, bulantı ve kusma eşlik edebiliyor. Maalesef ki, bu hastaların yarısı hastaneye ulaşamadan hayatını kaybediyor. Ani ölüm dışında, koroner kalp hastalıkları tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de ölüm nedenleri içinde ilk sırayı alıyor. Kalp Hastalıkları Risk Faktörleri Kalp damar hastalıkları rastlantısal bir şekilde oluşmuyor. Bazı risk faktörlerinin sonucunda ortaya çıkıyor. İşte bu risk faktörleri kontrol altına alınmadığı sürece herhangi bir inceleme normal çıksa bile (buna anjiyografi dahil) kalp krizi riski ortadan kalkmıyor. Tansiyon Nedir? Tansiyon (Kan basıncı) kanın atardamar duvarına yaptığı basınç olarak tanımlanabilir. Tansiyon hastalığının yüzde 95’i genetiktir. Ancak hasta, genetik olarak eğilimli doğduğu bu hastalığın başlangıç sürecini belirleyebiliyor. Yaşam tarzına bağlı olarak bu süreci erteleyebiliyor ya da tam tersi öne alabiliyor. Tansiyon, damarlardaki kanın ‘hızlı ve şiddetli’ akması anlamına geliyor. Bu hızlı akan kan; beyin, böbrek ve kalp gibi organları beslerken hasara uğratıyor. Zaman içerisinde de birden ortaya çıkan felç, kalp krizi ve böbrek yetersizliği şeklinde çeşitli organ hasarlarına neden olabiliyor. Kan Basıncı İki Değer ile İfade Edilir
Büyük veya sistolik tansiyon kanın aort damarına ilk atıldığı andaki basınçtır. Küçük veya diastolik tansiyon ise kan vücuda dağıldıktan sonra damar duvarında yarattığı basıncı ifade eder. Normal Tansiyon Kaç Olmalıdır? Büyük tansiyonun 120 mmHg ve altı, küçük tansiyonun ise 80 mmHg ve altındaki değerleri normal kan basıncı olarak tanımlanır. Ancak yaşla birlikte atardamardaki sertlik artıyor ve kanın akışı hızlanıyor. Sonuçta, tansiyon yükselmiş oluyor ve hipertansiyon oluşuyor. Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Nedir? Kan basıncının 140 /90 mmHg ve üzerinde olması ise Hipertansiyon anlamına gelmektedir. Hipertansiyonun Belirtileri Nedir? Hipertansiyon ne yazık ki sıklıkla belirtisiz seyretmektedir, bu nedenle “sessiz katil“ olarak da tanımlanmaktadır. Bazı insanlarda ise özellikler ensede daha belirgin hissedilen baş ağrısı, burun kanaması, nefes darlığı veya çarpıntı gibi belirtilere yol açabilir. Uzun yıllar belirtisiz seyreden tansiyon yüksekliği inme, kalp krizi, kalp yetersizliği gibi ciddi rahatsızlıkların nedeni olabilir. Yaşla birlikte herkesin kan basıncı yükselecektir, bu nedenle en doğru yaklaşım şikayet olmasa bile herkesin özellikle 40 yaş üzerinde yılda en az bir kez tansiyon ölçtürmesidir. Düşük Tansiyon (Hipotansiyon) nedir?
Hipotansiyon veya düşük tansiyon ise kan basıncı değerlerinin büyük için 90 mmHg, küçük tansiyon için 60 mmHg altında olmasıdır. Hipotansiyon sebepleri basit susuzluktan ciddi dahili veya cerrahi rahatsızlıklar gibi geniş bir yelpaze oluşturur. Genç yaş grubunda, özellikle de menopoz öncesi kadınlarda herhangi bir hastalığa bağlı olmaksızın da düşük tansiyon bulunabilir. Düşük Tansiyon Belirtileri Nelerdir? Genel olarak şikayete yol açmayan bir durum olarak kabul edilmekle birlikte bazı insanlarda göz karaması, halsizlik, baygınlık gibi belirtilere yol açabilir. Düşük tansiyonun tedavisi eksik olan sıvının yerine konmasıdır, ek olarak altta yatan nedenin saptanması ve tedavi edilmesi de gereklidir. Yüksek Tansiyon Kalbe Nasıl Zarar Veriyor? Yüksek basınca maruz kalan damar duvarı hasara uğruyor ve kandaki yağ partiküllerinin damar yüzeyine sıvanmasına ve birikmesine sebep oluyor. Zaman içerisinde bu birikim kalp damarlarında darlığa veya aniden tıkanmaya yol açabiliyor. Vücudun motorunun kalp olduğu düşünülürse, yüksek tansiyonun bu motoru sürekli yüksek devirde çalıştırması anlamına geliyor ki, bu da uzun vadede kalbin zarar görmesine neden oluyor. Hipertansiyon Ayrıca; Damar iç yüzeyindeki genişlemeyi azaltıyor, Hücrelerde yağ birikimini kolaylaştırıyor, Kandaki akışkanlığı bozuyor, Kireçlenmeyi artırıyor, İstenmeyen hücre ve pıhtı birikimini kolaylaştırıyor
Yüksek tansiyon vücutta bu gibi değişikliklere neden olsa da, tansiyon hastalarının yüzde 50’si böyle bir hastalığı olduğunu bilmiyor. Çünkü yüksek tansiyon bu hastalarda şikayete neden olmuyor. Tansiyon Nasıl Düşürülür? Yüksek tansiyonun oluşturabileceği kalp hastalığı gibi risk faktörlerini ortadan kaldırmak için tansiyonun istenen düzeylere çekilmesi gerekiyor. Tansiyonu istenen düzeylere çekmek hasta ve hekimin işbirliği ile gerçekleştirilebiliyor. Büyük tansiyonu 120-150, küçük tansiyonu 80-90 arasında seyreden bireylere öncelikle yaşam tarzı değişikliği öneriliyor. Tansiyonu 2-3 kez 160 mmHg üzerine çıkan hastalara doğrudan tansiyon ilacı başlanıyor. Ancak bu hastaların yaşam tarzı değişikliğini mutlaka benimsemeleri gerekiyor. Kilo verme, yaşam tarzı değişikliğinde çok önemli bir etken. Verilecek her 10 kilo başına büyük tansiyonda 20 mmHg’lık bir düşüş sağlama olanağı bulunuyor. Meyve sebze ağırlıklı beslenme ile 8 mmHg, tuz kısıtlaması ve fiziki aktivitenin artırılması ile 8’er mmHg’lık düşüş sağlanabiliyor. Yine alkol alımının kısıtlanması ile 5 mmHg’lık bir düşüş sağlanabiliyor. Tansiyon ilacı başlandıysa hastanın bu ilacı ömür boyu kullanması gerekiyor. Yapılan çalışmalara göre; tedaviyle büyük ve küçük kan basınçları 13 ve 6 mm Hg düşürüldüğünde inme riskini yüzde 38, koroner olayları ise yüzde 16 oranında azaltmak mümkün oluyor. Tansiyon ilacı başlandıysa hastanın bu ilacı ömür boyu kullanması gerekiyor. Sigara Kalbe Zarar Veriyor Sadece akciğerlerimize değil kalbimize de büyük zarar veriyor: Sigara kandaki pıhtılaşma faktörlerini harekete geçiriyor. Kalp hızını ve tansiyonu artırıyor. Kalp damarlarındaki yağdan zengin madde baloncuklarının patlama sürecini başlatıyor. Vücudu bu kadar olumsuz etkileyen sigaranın içim miktarı, kalp krizi geçirme riskiyle de doğrudan ilişkili. Kalp hastalığı geçirme açısından sigara içenler, içmeyenlere göre 3 kat daha riskli. Pasif içici olmak da aynı sonuca yol açıyor; kalp krizi geçirme ve kalp krizinden ölme riski bir buçuk kat artıyor. Sigarayı bırakmak ise oldukça avantajlı. Sigaranın bırakılmasından bir yıl sonra kalp damar hastalığından ölüm riski yüzde elli oranında azalıyor. 5 yıl sonra ise bu risk sigara açısından sıfırlanıyor. Sigarayı bırakmak için hekiminizden yardım alabilirsiniz. Kan Yağlarındaki Yükseklik (Kolestrol) Kan yağlarının yüksek olması en önemli risk faktörü kabul ediliyor. Kalp damarlarında darlık oluşumuna yol açan kan yağlarındaki yükseklik düşürüldüğünde, kalp krizi geçirme ve kalp krizinden hayatını kaybetme riski azalmış oluyor. Kanımızda iki çeşit yağ bulunuyor, kolesterol ve trigliserit. Kolesterol sağlıklı hücre yapısı için de gerekli olan ancak fazlalığı kalp damarlarında birikerek tıkanıklığa yol açan mumsu yapıda bir yağ çeşididir. Kolesterol yüksekliği genetik olarak da bulunmakla birlikte çoğunlukla sağlıksız beslenme sonucu gelişir. Dolayısı ile önlenebilir ve tedavi edilebilir bir durumdur. Kolesterol yüksekliği herhangi bir belirtiye yol açmaz. Kolesterol yüksekliğini anlamanın tek yolu kan tetkiki yaptırmaktır. Kolesterol kanda proteinlere bağlı bir şekilde taşınır, bu yapılara lipoprotein denir. İki çeşit lipoprotein vardır: LDL lipoprotein: LDL veya “kötü” kolesterol kandaki kolesterolü vücutta taşıyan ve damar duvarında birikimine yol açan kolesteroldür. HDL lipoprotein: HDL veya “ iyi ” kolesterol ise vücuttaki fazla kolesterolü karaciğere taşıyan kolesteroldür. Hareketsizlik, sağlıksız beslenme, sigara gibi faktörler LDL kolesterolü arttırıp HDL kolesterolü düşürür. Kolestrol Kalp Krizinde Önemli Bir Risk Faktörü LDL kolesterol yani "en önemli kolesterol, çünkü tedavi, daha çok kötü kolesterole göre düzenleniyor. LDL kolesterolün olması gereken düzey, kişiden kişiye veya hastadan hastaya göre değişiyor. Şöyle ki, eğer kolesterolü yüksek bir hastaysanız, mutlaka doktorunuza riskinizi hesap ettirmelisiniz. Böylece doktorunuzdan 10 yıl içinde kalp krizi geçirme ve kalp krizinden hayatınızı kaybetme riskinizi öğrenebilirsiniz. Çünkü kan yağlarının ne kadar düşürüleceği, hangi değerlerin normal kabul edileceği risk hesabına göre yapılıyor. Örneğin şeker hastalığı veya kalp damar hastalığı olan bir kişide LDL kolesterol 100 mg/dl üzerinde ilaç başlarken, risk faktörü olmayan bir hastada LDL kolesterol 190 mg/ dl üzerine çıkarsa ancak ilaç başlanıyor. İyi kolesterol (HDL) değerlerinin yüksek olması kalp damar hastalığı riskini azaltıyor. Trigliserid değerleri ile iyi kolesterol değerleri ters orantılı. İyi kolesterolün kadınlarda 60 mg/dl, erkeklerde 50 mg/dl üzerinde olması kalp damar hastalığı riskini azaltıyor. 20 yaşından sonra her sağlıklı bireyin 5 yılda bir; eğer tansiyon, yüksek kolesterol, şeker hastalığı, kalp hastalığı varsa en az yılda bir kan yağlarını ölçtürmesi öneriliyor. Diğer Risk Faktörleri Diyabet Tip 2 diyabeti olanlarda kalp damar hastalığına yakalanma riski 4 kat, tip 1 diyabette ise 10 kat artıyor. Şeker hastalığı olanlar en az kalp damar hastalığı olanlar kadar risk taşıyor. Özellikle kalp krizi ve felç geçirme olasılığının yanında ani ölüm riskleri de yükseliyor. Bu nedenle diyabet hastalarının gizli kalp damar hastalığı ve gizli kalp krizi geçirme olasılığı yüksek olduğu için yılda en az bir kez kardiyolojik muayeneden geçmeleri ve mevcut risk faktörlerinin daha şiddetli tedavi edilmesi çok önemli. Örneğin tansiyonu 140 mmHg olan normal bireye tansiyon ilacı önerilmezken, diyabet hastasında mutlaka ilaç başlanmalı. Yine kötü kolesterolü (LDL) 120 mg/dl olan normal bireye hiçbir öneride bulunulmazken, şeker hastasının değerini 100’ün altına çekmek için ilaç tedavisine başlanıyor. Genetik Miras Bir diğer risk faktörü ise genler. 1. dereceden erkek akrabalarında kalp damar hastalığı bulunan kişiler risk altında sayılıyor. Böyle bir risk bulunan kişilerin günlük yaşamda beslenmeden egzersize kadar kalp sağlığını etkileyen bir dizi faktör konusunda dikkatli olması ve gerekiyorsa değişiklik yapması gerekiyor. Beslenmede Akdeniz diyetinin benimsenmesi, özellikle doymuş yağlardan kaçınılması öneriliyor. Egzersiz yapılması da büyük önem taşıyor. Uzmanlar haftada en az 3-4 gün, günde en az 20-30 dakika yürüyüş yapılması gerektiğini söylüyor. Kilo Kilo sorunu ve göbek tipi yağlanması olanlarda kalp hastalığına zemin hazırlayan diyabet, tansiyon, kolesterol yüksekliği oluşum riski artıyor. Bu nedenle kilonun normal sınırlarda tutulması büyük önem taşıyor. Kadınlarda bel çevresinin 88 cm., erkeklerde 102 cm. üzeri olması göbek tipi yağlanma olduğunu gösteriyor. Eğer bu ölçülerin üzerinde iseniz, diyetisyene başvurmanız öneriliyor. Belirtiler Kalp damar hastalıkları, vücudumuzdaki tüm organlara (Örn: kalp, beyin, böbrek vb.) kan götüren yapılar olan damarların daralması, tıkanması veya kireçlenmesi (ateroskleroz) sonucu oluşan hastalıklardır. Kalp damar hastalığı belirtileri kadınlarda ve erkeklerde farklılık gösterebilir, örneğin erkeklerde göğüs ağrısı daha sık gelişirken kadınlarda nefes darlığı, ani aşırı halsizlik ve bulantı daha çok görülür. Kalp Damar Hastalığı Belirtileri Sırası Şunlardır Göğüs ağrısı (Angina Pektoris) Nefes darlığı Çarpıntı Bayılma Tıkalı olan damarın beslediği organ ile ilgili belirtiler (Örneğin bacak damar tıkanıklığında bacakta ağrı, soğuma, uyuşukluk ve güçsüzlük) Göğüs Ağrısı (Angina Pektoris) Kalp damar hastalığının en önemli belirtisidir. Sıklıkla egzersiz, stres, ağır yemek, soğuk hava gibi faktörlerin ardından gelişen göğüs kafesinin ortasında hissedilen baskı, ağırlık, sıkışma, yanma hissi olarak tanımlanır.
Çene, boyun, her iki kol, sırtta sol kürek kemiğinin altına, karın üst kesimine, el bileklerine yayılabilir. Eşlik eden soğuk terleme, bulantı, kusma, renkte sararma gibi bulgular da olabilir. Göğüs ağrısı zaman zaman istirahat halinde de gelişebilir. Bazen kalp ağrısı hazımsızlık olarak da hissedilebilir Nefes Darlığı Genellikle yürüme ve koşma sırasında hızlı soluma ve buna rağmen rahat nefes alamama duygusu (hava açlığı) olarak kendini belli ediyor. Göğüs ağrısı şikayetlerinde olduğu gibi, nefes darlığı da dinlenme halinde gelebiliyor ve bu durum ciddi bir kalp hastalığının habercisi olabiliyor. Ancak bazı akciğer hastalıkları da (astım, amfizem gibi) benzer belirtilere yol açabiliyor ve gerçek sebebin kalpten mi, yoksa akciğerden mi kaynaklandığının anlaşılması çok zorlaşıyor. Bu gibi durumlarda bir kalp uzmanının ileri incelemeler yaptırıp (hatta bazen akciğer uzmanı ile birlikte çalışarak) hastanın gerçek sorununu saptaması gerekebiliyor. Kalp Çarpıntısı Kalp hızının aniden çok yükselmesi (dakikada 100-300 arası atım gibi) veya çok düşmesi (dakikada 30-40 atım gibi) sonucunda veya düzensiz kalp atışlarına bağlı olarak kalbin olduğu yerde hissedilen çarpıntı duygusudur. Senkop (Bayılma) Genellikle ayakta dururken birdenbire bilinç kaybına uğranması, yere yığılma ve kısa bir süre sonra kendine gelme halidir. Son derece ciddi bir kalp hastalığının belirtisi olabileceği gibi, diğer çok sayıdaki daha az ciddi sebeplerden de kaynaklanabiliyor. |
||
|
||
Etiketler: 40, YAŞ, SONRASINDA, BU, HASTALIK, RİSKİ, ARTIYOR, |
|
||
|